Spoiler içerir!
Çoğu alt veya orta kalite filmde,
filmin izleyici kitlesini garanti altına almak için kadın bedeni özellikle de
kadın memeleri kullanılır. Yerli yersiz, tam da sıkılmaya başladığınız bir anda,
o ana kadar filmde hiç dikkatinizi çekmemiş bir hatunun memeleri ekranı kaplar.
Evet, Antichrist “açık seçik” sahnelerle dolu. Ama
bu sahnelerin hiç birinde tam da sıkılmaya başladığımız anda kadın memesi
görmüyoruz. Hiç beklemediğimiz bir anda sex yapan şiddet ve tutku dolu bir
çift, haykıran bir kadın bedeni görüyoruz.
Hikâye, küçük oğullarının
çiftimizi sevişirken görmesiyle başlıyor.
Hazin bir kaza sonucu çocuklarını kaybeden çift yas sürecine giriyorlar.
Yası daha yoğun yaşayan kadın terapist olan kocası tarafından tedavi edilmek
üzere orman evine götürülüyor. Erkek yaşadığı acıyı, kendini kahraman rolüne
adayarak yenmeye çalışıyor. Ama başarılı olamıyor. Eşi iyileşmek şöyle dursun
daha da kötüye gidiyor. Orman acı, şehvet, günah ve karanlıkla doluyor. Kadının
tüm bilinçaltı ormanda su yüzüne çıkıyor.
Kadının, oğlunun düşüşünü gördüğünü
ve bir şey yapmadığını sonradan öğrenen bizler ona kızmaya başlıyoruz. İlerleyen
süreçte ise yaptığı tüm onaylayamadığımız davranışlarını suçluluk duygusu
yüzünden yaptığını düşünüp onu affediyoruz.
Oysa kadının suçluluğu duyduğu şey,
suçluluk duyması gerekirken duyamamasının suçluluğudur. Kadının anne olduğunda
şehvetli olmaması gerekirken arzu dolu olduğu için duyması gereken suçluluğu
duymadığı suçluluktur.
Evet, kadınlar kutsal annelik bağıyla ailesine ve
erkeğine daha da sıkıca bağlandığında, yine şehveti damarlarında hissederler
ama duydukları suçluluk hissi onları rahatlatır.
Filmdeki anne ise suçluluğu
aslında kendisinin duymadığını yüzyıllardır kadınlara hissettirilmeye çalışılan
dogmalar yüzünden olduğunu bilir. Bu yüzden de hissedemez. Duyguları çıkmaza
girdiğinde ise kendi cinsiyle yüzleşmeye çabalar, kadınların doğaları gereği
birer şeytan olduklarını düşünür. İçine girip çıktığı bu girdap sırasında ara ara
eşine bazen de kendine katlanılması güç fiziksel cezalar verir.
Bilinçdışının su yüzüne çıkması
hepimiz için can yakıcıdır, bu yüzden egomuz vardır. Ama filmde yaşanan acı
öylesine büyüktür ki bilinçdışı tamamen özgür kalır. Koskoca bir orman olarak
gözlerimizin önüne serilir. Eğer hazırsanız Antchrist izlemeye değer gerilim
dolu bir Lars von Trier filmidir.
Çoğu alt veya orta kalite filmde,
filmin izleyici kitlesini garanti altına almak için kadın bedeni özellikle de
kadın memeleri kullanılır. Yerli yersiz, tam da sıkılmaya başladığınız bir anda,
o ana kadar filmde hiç dikkatinizi çekmemiş bir hatunun memeleri ekranı kaplar.
Evet, Antichrist “açık seçik” sahnelerle dolu. Ama
bu sahnelerin hiç birinde tam da sıkılmaya başladığımız anda kadın memesi
görmüyoruz. Hiç beklemediğimiz bir anda sex yapan şiddet ve tutku dolu bir
çift, haykıran bir kadın bedeni görüyoruz.
Hikâye, küçük oğullarının
çiftimizi sevişirken görmesiyle başlıyor.
Hazin bir kaza sonucu çocuklarını kaybeden çift yas sürecine giriyorlar.
Yası daha yoğun yaşayan kadın terapist olan kocası tarafından tedavi edilmek
üzere orman evine götürülüyor. Erkek yaşadığı acıyı, kendini kahraman rolüne
adayarak yenmeye çalışıyor. Ama başarılı olamıyor. Eşi iyileşmek şöyle dursun
daha da kötüye gidiyor. Orman acı, şehvet, günah ve karanlıkla doluyor. Kadının
tüm bilinçaltı ormanda su yüzüne çıkıyor.
Kadının, oğlunun düşüşünü gördüğünü
ve bir şey yapmadığını sonradan öğrenen bizler ona kızmaya başlıyoruz. İlerleyen
süreçte ise yaptığı tüm onaylayamadığımız davranışlarını suçluluk duygusu
yüzünden yaptığını düşünüp onu affediyoruz.
Oysa kadının suçluluğu duyduğu şey,
suçluluk duyması gerekirken duyamamasının suçluluğudur. Kadının anne olduğunda
şehvetli olmaması gerekirken arzu dolu olduğu için duyması gereken suçluluğu
duymadığı suçluluktur.
Evet, kadınlar kutsal annelik bağıyla ailesine ve
erkeğine daha da sıkıca bağlandığında, yine şehveti damarlarında hissederler
ama duydukları suçluluk hissi onları rahatlatır.
Filmdeki anne ise suçluluğu
aslında kendisinin duymadığını yüzyıllardır kadınlara hissettirilmeye çalışılan
dogmalar yüzünden olduğunu bilir. Bu yüzden de hissedemez. Duyguları çıkmaza
girdiğinde ise kendi cinsiyle yüzleşmeye çabalar, kadınların doğaları gereği
birer şeytan olduklarını düşünür. İçine girip çıktığı bu girdap sırasında ara ara
eşine bazen de kendine katlanılması güç fiziksel cezalar verir.
Bilinçdışının su yüzüne çıkması
hepimiz için can yakıcıdır, bu yüzden egomuz vardır. Ama filmde yaşanan acı
öylesine büyüktür ki bilinçdışı tamamen özgür kalır. Koskoca bir orman olarak
gözlerimizin önüne serilir. Eğer hazırsanız Antchrist izlemeye değer gerilim
dolu bir Lars von Trier filmidir.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder